20 Şubat 2015 Cuma

DİYARBAKIR GEZİ & SEYAHAT YAZISI | Bilenadamlar Gezi

diyarbakir-gezi-seyahat-yazisi
    Diyarbakır'da yaklaşık 5 ay yaşamak zorunda kalmış bir birey olarak, bu şehirde edindiğim deneyimlerimi ve mutlaka gezilmesi gereken yerleri bir anı-seyahat yazısı olarak sizlerle paylaşmak istiyorum.
    Diyarbakır denilince ilk akla gelen şey; gidilesi ve görülesi olamayacak kadar gereksiz, ülkenin en olumsuz şehri olarak düşünülür. Zira medya bu şehri bize hep böyle tanıtır. Ben de aynı düşünceye sahiptim ki vatani görevimi yapmak için Diyarbakır'a gitmek zorunda kalana kadar. Görev kutsaldır düşüncesiyle çıktığım bu yolda, nelerle karşılaşacağımı bilmeden, düşünmeden vardım sonunda namıdiğer Amed şehrine. Yabancısı olduğum hiç bilmediğim, görmediğim bu şehirde bana misafirperverliğini göstermek için bekleyen bir Diyarbakır'lı vardı. Bir akrabamın uzaktan bir tanıdığı olan ve benim hayatımda hiç görmediğim, tanımadığım, tanışmadığım bu Diyarbakır'lı beni öyle bir sıcak karşılamıştı ki kendimi şaşırmaktan alıkoyamadığımı itiraf etmeliyim.
     İlk günümdü ve vaktim çok kısıtlı olduğu için Diyarbakır'ı pek bir tanıma fırsatım olmamıştı. Bu samimi ve sıcak kanlı Diyarbakır'lı elinden geldiğince misafirperverlik göstererek benim ve yol arkadaşımın gönlünü kazanmayı layıkıyla başarmıştı. Ben olumsuz düşüncelerle geldiğim bu şehre, samimi ve sıcak bir intiba ile merhaba demiştim. Hiçbir karşılık beklemeden bizi gezdiren, yediren ve sonrasında birliğimize teslim eden bu yüreği güzel Diyarbakır'lı abimizide buradan hayırla yad edelim.
Diyarbakır - Ofis
    Ve gelelim Diyarbakır'da görülmeyi bekleyen yerlere. Uzun denemelerden sonra edindiğim tecrübelerime dayanarak sizlere görülecek yerleri bir bir anlatmak istiyorum. Öncelikle her şehirde olduğu gibi Diyarbakır'ın da kalbinin attığı, şehrin can alıcı ve kalabalık merkezi olan bir yer "Ofis".
    Ofis; Diyarbakır'ın en modern, çağa ayak uyduran, ticaretin nabzının attığı bir yer olarak tasvir edilebilir. Bu bölgede genellikle büyük markaların şube ve mağazalarını bulabilirsiniz. Alışveriş, konaklama, yeme-içme gibi ihtiyaçları rahatlıkla karşılayabileceğiniz bir yerdir. Modern cafeler, oyun salonları sizi şaşırtabilir. Etrafta çok fazla kaçak ürün satışı oluyor bunlarada kendinizi alışmış olarak bulacaksınız bir süre sonra. Bu arada Diyarbakır'da birkaç tane büyük AVM gördüğümde de çok şaşırmıştım ki bunu da belirtmeden edemicem. Gerçektende bu şehir doğunun Paris'i ünvanını fazlasıyla hakediyor. Fakat asıl anlatılması gereken bu klasik şehir merkezleri değil bence o Diyarbakır'ın tarihi dokusu çok ama çok önemli.
Diyarbakır - Dağkapı
    Diyarbakırda asıl övgüyü hakeden, buram buram tarih kokan surların içine adeta hapsolmuş Dağkapı bölgesidir. Dağkapı'da gezerken bakırın ihtişamına kapılabilir, dinler tarihine seyahat edebilir, halkların kaynaşmasına tanık olabilirsiniz. Size bir gün içerisinde bütün Diyarbakır'ı gezdirebileceğimi düşünüyorum. Öncelikle sabah güzel bir kahvaltı için size ilk tavsiyem Hasanpaşa hanı. Han turistler için bir kahvaltı merkezi olmuş diyebilirim.
 Bu tarihi handan içeriye girdiğinizde onlarca kahvaltı mekanı bulabilirsiniz. Eğer kalabalık bir grupsanız size özel tahsis edilen odalarda, yer sofrasında geniş ve ferah bir şekilde kahvaltınızı edebilirsiniz. Bu kahvaltı sofralarında ise yok yok. Tadı damağımda iz bırakan bu kahvaltı kültürü için bile Diyarbakır'a gidebilirim. Kahvaltınızı bitirdiniz, sohbetlerinizi ettiniz ve neredeyse öğlen oldu artık biraz çıkıp dolaşmanın vakti geldi. Yakınlarınız için birşeyler bakmak isterseniz yine Hasanpaşa hanı içerisinde Diyarbakır'a özgü hediyelik eşyalar bulabilirsiniz.

Diyarbakır - Hasanpaşa Hanı
    Fakat burası hediye almak için biraz pahalı ve zahmetsiz bir yer olacaktır. Hediye için biraz daha zahmete katlanıp ve Diyarbakır'ın sokaklarını gezmiş olma keyfini yaşamak için bakırcılar çarşısını gezebilirsiniz. Handa alacağınız bir fincan takımını bakırcılar çarşısında daha ucuza temin edebilirsiniz. Hemde bizzat yapanların elinden alarak emeklerine tanıklık edebilirsiniz. Hediyelik eşya ve alış-veriş engelini de aştıktan sonra gelelim tarihi mekanlara.
Diyarbakır - Ulu Camii
    Hasanpaşa hanından çıktıktan sonra sizi ilk olarak Diyarbakır Ulu Camii karşılayacaktır. Halen ibadet hizmetinin verildiği bu camii turistik gezilerede müsait bir konumdadır. Burda tarifsiz bir huzur yaşayabilirsiniz. Etrafta çok yaşlı insanlar görebilirsiniz ki çoğuda dost canlısı insanlardır. Hiç çekinmeden selam verip yanlarına oturun sizlerin misafir olduğunu bilip ona göre muamele edeceklerdir. Ben de bu güzel insanların çaylarını içmeye sohbetlerini dinlemeye nail olmuş bir misafirdim o tarihi mirasın eşiğinde. Ulu camiinin tarihini orada sohbet etme fırsatı bulduğum yaşlı bir amcadan dinlemiştim ve sizlerede aktarmak istiyorum. Ulu camiinin İslam dininde bulunan dört hak mezhebi temsil eden bir mimarisi olduğu ve aynı zamanda İslam dininde 5. büyük mabed olduğu söyleniyor. Dört tarafı kapalı olan bu mabed her bir tarafı ile bir mezhebi temsil ediyormuş. Ulu camiiyi tarif etmek gerekirse; ortasında bir bahçe, bahçe içerisinde çeşmesinden tertemiz buz gibi içmeye doyulamayan su akan ve rahatlıkla abdest alınabilecek bir şadırvan bulunmaktadır. Şadırvanın bakır ihtişamlı süslemeleri bir harika. Ayrıca çeşmelerin üst kısımlarına asılmış bakır taslardan su içmekte ayrı bir haz. Bahçenin bir tarafını camii diğer üç tarafını ise yüksek duvarlar kapatıyor. Camiinin bahçesine giriş yaptığınızda neredeyse şehrin karmaşasından kurtulup sakin bir ortama kavuşuyorsunuz. Bir kısım üstü kapalı yerlerde oturarak serinleme imkanı da bulabilirsiniz. Camii içerisinde gezdiğinizde ise belkide ikibin yıldan fazla bir geçmişe dayanan tarihin kokusunu alabilir ve hayranlık içinde kalabilirsiniz. Burda yeterince vakit geçirdiyseniz sıra geldi dört ayaklı minareye.
Diyarbakır - Dört Ayaklı Minare

    Şeyh Mutahhar ( Dört Ayaklı Minare ) Camii örneğine belkide hiç rastlayamayacağınız bir yapıdır. Bu camiinin özellikle dört ayaklı minare olarak anılmasının sebebi ise camiden çok minarenin ön plana çıkmasından kaynaklanmaktadır. Minare camiden ayrı olarak yapılmış. Camiinin bahçesinin dışında kapı girişi gibi bir işlev görmektedir. Bu minare 4 sütun üzerine inşa edilmiş değişik bir İslami yapıdır. Görenleri hayretler içerisinde bırakan bu minare fotoğraf çekilmek için en uygun yer diyebilirim. Manevi hazzın yanında ziyaretçilere görsel bir şölen sunan bir yapı. Bu yapı ise yaklaşık olarak bin yıllık bir tarihi geçmişe sahiptir. Yanılmıyorsam minarede hafif bir meyil bulunmaktadır. Eğer Diyarbakır'a yaz mevsiminde gittiyseniz yoğun sıcaktan bunalabilir ve yorgun düşebilirsiniz.
    Gezimize ara verip biraz dinlenmeyi hakettik. Yorgunluğumuzu atabilmenin en güzel yolu ise kahve içmek olacaktır. Kahve denilincede ilk aklıma gelen yer hiç şüphesiz Sülüklü Han.

Diyarbakır - Sülüklü Han
Bakırcılar çarşısından geçerek ulaşabileceğiniz bu güzide ve tarihi mekan dinlenmek için ideal bir yer olacaktır.Dört tarafı çevrili bu mekan size nerede olduğunuzu unutturacak apayrı bir yer. İçerisi bambaşka bir dünya olan bu handa keyifli bir sohbet paha biçilemez elbette. Her ne kadar sevmesemde Diyarbakır'a gidip menengiç kahvesini tatmamak olmaz. Menengiç kahvesini tatmak içinde en ideal yerdir burası. Kahvemizi içtik, yorgunluğumuzu attık ve geziye kaldığımız yerden devam. Sırada Sülüklü Han'a oldukça yakın Meryem Ana kilisesi var.

Diyarbakır - Meryem Ana Süryani Kilisesi
    Meryem Ana Süryani Kilisesi çok eski tarihlere dayanan bir yapıdır. Kiliselere karşı çok sıcak bir yaklaşımım olmasada diğer kiliselere (örneğin taksimdeki katolik kilisesi) göre daha sıcak bir yapıya sahiptir Meryem Ana Kilisesi. İçinde gezmek, tarihe şahitlik etmekte ayrı bir tat olarak kalacaktır dimağlarınızda. Çok güzel ve şirin bir de bahçesi bulunmaktadır. Buradaki serüvenimiz de sona erdikten sonra ziyaret edilesi bir kilise daha kalıyor.

Diyarbakır - Surp Giragos Ermeni Kilisesi
    
    Surp Giragos Ermeni Kilisesi yada halkın andığı diğer adıyla Ermeni Kilisesi; Meryem ana kilisesi kadar sıcak bulmasamda çok derin bir tarihe dayanan mimari bende ilgi uyandırmadı diyemem. Müslüman yada hristiyan onlarca topluluğu görmüş geçirmiş bir mimari. Sizleri farklı bir atmosfere taşımıyor değil. Ermeni Kilisesinin bahçeside çok hoştu. Sanırım faal olmayan bir anda gitmiştik pek kimse yoktu etrafta. Gözlemlediğim kadarıyla bahçesinde açık hava cafesi mevcut. Bu cafe açıkçası hoş bir görünüm katmış kiliseye. Burada da biraz dinlenerek gezimize son vermiş bulunuyoruz.  
   Bütün gün gezmenin yorgunluğunu üzerimizden atmak ve açlığımıza derman bulmak için en ideal mekan ise son olarak Dağkapı Ciğercisi. Bu mekanda hic tatmadığınız farklı lezzetlere de tanık olabilirsiniz. Ve kendilerine has çaylarını yudumlarken de ayrı bir keyif alacağınızı söyleyebilirim. Diyarbakır'da gezdiklerim, gördüklerim, yaşadıklarım bunlardı. Eğer yolunuz, olurda Diyarbakır'a düşerse bu anıları edinmeden bu şehri terketmeyin derim...
Yazan: Ö.FIRTIN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder